
Düşük karbon ekonomisine geçiş bugün tüm dünyanın öncelikli gündem maddesi. Bu süreç sadece çevre ve toplumu değil, ekonomiyi de son derece yakından ilgilendiriyor. Üretim süreçleri değişiyor. Küresel ticaretin kuralları yeniden belirleniyor. 2050’de karbon nötr bir kıta olmayı hedefleyen Avrupa Birliği’nin yeşil mutabakatı ve sınırda karbon mekanizması düzenlemesi bu dönüşümün itici gücü konumunda… Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, sadece raporlama sınırlaması ile 1 Ekim 2023’te yürürlüğe girdi. 2026 itibariyle ihracat yapılan ürünlere mali yükümlülükler getirilecek. Avrupa Birliği en büyük ticaret ortağımız konumunda. Bu yüzden, Türkiye’nin bu süreci çok yakından takip etmesi gerekiyor. Kamu, özel sektör ve sivil toplum hep birlikte harekete geçmediğimiz takdirde, dönüşümün maliyeti çok yüksek olacak. Bu süreci nasıl yönetmemiz gerekiyor? Dönüşüm Türkiye için ne anlama geliyor? Endişeler neler? Fırsatlar neler? Tüm bu soruları konunun uzmanları ile NB EKONOMİ TV’de masaya yatırdık.
AYSUDA MERYEM KÖKSAL:
Yeşil Dönüşüm Paketi’nin fiziki yatırımlarda da geliştirilmesi önemli
“İhracatımızın yüzde 40›ını Avrupa Birliği'ne gerçekleştiriyoruz. Bu oranın içindeki yüzde 34’lük kısmı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması kapsamında olan ürünlerden oluşuyor. Özellikle de demir-çelik ve alüminyum sektörü etkilenecek. Üç yıllık bir geçiş dönemi ile farkındalık gelişiyor. Süreç içerisinde bize mali yansıması olmayacak. Sadece bir raporlama yükümlülüğü söz konusu fakat bu da buradaki ihracatçının sorumluluğu değil. Raporlama ise; Avrupa Birliği’ndeki ithalatçılar ya da Avrupa Birliği’ndeki yetkili gümrük müşavirleri tarafından gerçekleştiriliyor. Avrupa Birliği raporlamayı yaparken tedarikçisinden bilgi alıyor. İhracatçı firmanın emisyon düzeyini bilgilendirmesi gerekli. Bilgili, hazırlıklı firmalar var. Zamanla farkındalık düzeyi de arttı. Fakat fiziki dönüşüm için finansal destek gerekli. İhracatçılar tarafında ciddi bir hazırlık var. Aşamalara baktığımızda; öncelikle sınırda karbon düzenlemesi, karbon emisyonları ile ilgili mevcut durumun analizi yapılması gerekiyor. Devamında iyileştirme sürecine ilişkin neler yapılması gerektiği geliyor. Arkasından da yatırım süreci başlıyor. Bu arada, ihracatımızın önemli bir kısmı ithalata dayanıyor. Girdilerimiz ithalat olduğu için o girdilerin içindeki karbon düzeyini de bilmemiz gerekiyor. İhracatçılar tarafından bununla ilgili talep oluştu, kamudan destek bekleniyor. Kamunun da önemli adımları var. 23 Şubat itibariyle Yeşil Dönüşüm Paketi ile ilgili düzenleme yayımlandı. Bu pakette firmaların alacakları danışmanlık hizmetlerinin yüzde 50’si kamu tarafından karşılanacak. Şu anda asıl gündemde olan 5 sektör için yapılacak bu fayda 5 yıllık bir süreç için öngörülüyor. 10 milyon TL’ye kadar karşılanacağına yönelik bir düzenleme paylaşıldı. Yararlanmanın koşullarının paylaşılmasını bekliyoruz. Yeşil Dönüşüm Paketi’nin fiziki yatırımlarda da geliştirilmesinin daha iyi olacağını ve önümüzdeki dönemde bunların gündeme geleceğini düşünüyorum. Finansal ve operasyonların kolaylaştırılması için vergi teşvikleri olabilir. Türkiye’nin lojistik sektöründeki üstünlüğü desteklenerek ilerleyen dönemde avantaja çevrilip, pazar payı artırılabilir.”